Çocuk 6 yaşına geldiğinde, hayatında yepyeni bir sayfa açılır. Bedensel, duygusal, bilişsel ve sosyal yönlerden gelişen çocuk, bu yaşlarda okula gitmeye, yeni bilgiler öğrenmeye hazır hale gelir ve ilgisi, öğrenme, bilgi edinme, yeni insanlar ve varlıklar tanıma gibi konulara kayar. Artık okula gitmesi, pek çok konuda bilgiler edinmesi, hayata hazırlanmaya başlaması gerekmektedir. Böylelikle hayatına evinden başka bir mekân, ailesinden başka insanlar ve yeni uğraşlar katılır.
Çocuğun okula başlaması, uyum sağlayabilmesi ve başarılı olabilmesi için duygusal, sosyal ve bilişsel yönlerden yeterli olgunluğa ulaşması gereklidir. 6–7 yaşına geldiği halde kendini ifade edemeyen, sosyal ilişkilere alışkın olmayan ve uyum sağlayamayan, bilişsel yönden de dersleri kavrayacak duruma gelmeyen çocuğun okula başlaması, hem derslerde hem de sosyal etkinliklerde zorlanmasına, sınıftan geri kalmasına, bunların sonucunda başarısız olmasına ve özgüvenini kaybetmesine neden olur. Bu durumdaki bir çocuğun kendisini toparlayıp başarılı ve uyumlu olmak için çabalaması, yaşadığı duygulardan dolayı güçleşir. Bunun için çocuğun okula başlaması aşamasında yeterli olgunluğa ulaşıp ulaşmadığı değerlendirilmelidir.
Uyum, bireyin bulunduğu ortamın koşullarına alışabilmesi, karşılaştığı engelleri aşmak için uygun çözüm üretebilmesi ve zorluklarla başa çıkabilmesi, başkalarıyla birlikte bir şeyler yapmaktan, arkadaşlık etmekten hoşlanması ve onlarla iyi iletişim kurabilmesi olarak açıklanabilir. Okul, uyulması gereken kuralları, ilk kez karşılaşılan öğretmenleri, arkadaşları, başarmak gereken görevleri ve yapılacak etkinlikleriyle uyum gerektiren bir sosyal ortamdır.
Okul çocuğu, yalnızca bireysel faaliyetler değil grup faaliyetleri de yapacaktır. Hem onun ilgisi hem de okulun koşulları bu yönde şekillenmiştir. Grup oyunları da okulla birlikte farklı bir boyut kazanır. Birlikte çalışmak, etkinlikler yapmak, oyunlar oynamak, yardımlaşmak çocuklara zevk verir. Arkadaşlar, bu dönemde sosyalleşme açısından aile ve öğretmenden daha önemli yer tutar.
O zamana kadar yaşadığı çevreden farklı, kendine has kuralları olan bir ortama girme ve koşullara alışma süreci, çocuk için zorlayıcı olabilir ve kısa süreli uyumsuzluklara, okula ısınamamaya, evden ayrılmaya karşı direnç göstermeye neden oluşturabilir.
Sosyal yönleri yeterince gelişmemiş olan çocuklar, grup oyunlarına ve diğer etkinliklere uyum sağlayamayabilirler ve tek başlarına kalmayı seçebilirler. Bu da onlar için her konuda zorluk yaşatır. Grupta ifade etmeyi öğrenemeyen çocuklar çekinik kalmayı tercih etmektedirler.
Çocuğun okul ortamına ve sınıf düzeyine uyum sağlayabilmesi, çalışma alışkanlığı kazanabilmesi için ailesinin desteğine ihtiyacı vardır. Anne babalar çocuklarına önceki yıllardan başlayarak okuldan, orada yaşayacağı güzelliklerden, öğretmenden, yepyeni arkadaşları olacağından bahsederek onu okula gitmeye hazırlamalıdır. Okula başlayacağı zaman da onunla görüş alış verişi yapmalı, okulda yaşadıkları hakkında sohbet etmeli ve eve geldiğinde birlikte yapacakları faaliyetlerden söz etmelidir. Böylece çocuk okula daha rahat gider ve kısa sürede ortama alışır. Yalnız bu konuda çocuğa verilecek bilgiler gerçekçi olmalıdır; okul sadece oyun oynanan bir yer olarak ya da başka biçimlerde anlatılırsa çocuk, okula gidince öyle olmadığını görür, bir yandan hayal kırıklığına uğrarken bir yandan da ailesine güveni azalır.
Okul öncesi dönemde çocuklara kendine güvenmesi, girişimlerde bulunabilmesi ile sosyalleşmesi yolunda destek olunması, bunun için imkânlar ve ortamlar sağlanması işte bu noktada daha da önem taşır. Çocuğa yapabileceği küçük görevler verilmesi, görevini nasıl yapacağının öğretilmesi, yanlış yaptığında azarlamadan uyararak doğrusunun gösterilmesi ve başarılı olduğunda güzel sözlerle pekiştirilmesi okula uyum, çalışma alışkanlığı ve başarı için faydalı olacak yaklaşımlardır.
Çocuk, bir yandan bu koşullara, kurallara uyum sağlamaya çalışırken bir yandan da sorumluluklarını yerine getirmeye, bir şeyler öğrenmeye çabalar. Bunun için zorlandığında, küçük yanlışlar yaptığında sert tepkiler görmesi, kendine güvenini ve hevesini azaltır. Bu konuda yanlıştan çok doğruların vurgulanması daha iyi sonuç verir.
Okula başlayan bazı çocuklarda korku, sıkıntı, endişe gibi duygularla kendini gösteren okul fobisi görülür. Bu çocuklar, okula gitmek istemez ve okula gitme saati yaklaşınca hasta olduğunu, karnının veya vücudunun başka yerlerinin ağrıdığını söyler ve davranışlarıyla da bunu gösterir, ağlar ya da anne babasına onu okula göndermemeleri için yalvarır. Eğer çocuk okul korkusu yaşıyorsa, bu korkunun altında yatan nedenler saptanmalı, buna göre çözüm yolları aranmalıdır. Çocuğu zorlamadan, onunla konuşup anlaşarak sorun çözülmeye çalışılmalı, gerekirse okul psikolojik danışmanı ve rehber öğretmeninden yardım alınmalıdır.
Çocuk yavaş yavaş bu yeni ortama alışır. Öğretmenini, arkadaşlarını tanır. Derslerde bir şeyler öğrenmek hoşuna gider ve her geçen gün okulu daha çok sever. Okul artık daha çekicidir, herşeyin paylaşıldığı, oyunlar oynanan, faydalı bilgiler öğrenilen bir yer olarak yaşamdaki yerini alır.
Okulun ilerleyen zamanlarında ya da üst sınıflarda bazı çocuklarda davranış, uyum sorunları, öğrenme güçlüğü gibi durumlar gözlenebilir. Bu durumdaki çocuklar, oyunlara, etkinliklere katılmak istemez, katılsa da arkadaşlarına uyum sağlayamaz, çeşitli davranış bozukluklarından biri görülebilir ya da derslere konsantre olamaz, anlamada, okumada veya yazmada zorluklar yaşayabilir. Böyle bir durumla karşılaşılırsa, ihmal edilmemeli, bir okul psikolojik danışmanı ve rehber öğretmenine veya çocuk psikologuna danışılarak çocuğun gerekli eğitim desteği ve tedavilerden faydalanması sağlanmalıdır.
Bazı yazılarımızda değinildiği gibi çocuğun ilk 5–6 yaşında yaşadıkları, anne babanın tutumları, yaklaşımları, çocuğun okuldaki ve ileri yaşlardaki davranışlarını da şekillendirir. Çocuğun her istediğinin öyle ya da böyle yapılması, ona az ilgi ve sevgi gösterilmesi veya çok yüz verilmesi, okulda gereğinden çok yardım edilmesi ve buna benzer tutumlar, onun okul ve öğrenme ile ilgili yaşayabileceği sorunların en başta gelen nedenleri arasında sayılabilir. Okul rehberlik ve psikolojik danışma çalışmaları esnasında böyle durumlarla karşılaşılmaktadır.
İşte buna bir örnek: anne baba, çocuğa fazla yüz verip onu her istediğini yaptırmaya alıştırmış, çocuk ağlayarak, bağırarak istediklerini yaptırıyor. Bu okula başlayınca da devam ediyor. Anne baba onun okula alışması, sınıfında oturması için istediği herşeyi yapıyor. Hatta çocuk, başka okula gitsem orada oturur ders yaparım diye bir istekte bulunuyor. Tüm uyarılara ve yapılan danışmanlığa rağmen aile bunu da kabul ediyor, tabi çocuk o okula da uyum sağlayamıyor. Çocuk anne babasını oyalıyor, anne baba tekrar önceki okula dönüyor. Ve sorunlar devam ediyor.
Çocuğun Geleceği İçin?
Çocuğunun geleceği için endişeli olan anne, onun daha iyi bir eğitim alabilmesini sağlamak için, çocuğunu koleje kaydettirmek istedi. Endişeli anne, çocuğunu da yanına alarak okul müdürünü ziyaret etti. Müdür, endişeli anneye okulun eğitimi hakkında gerekli bilgileri verdi. Kadın, müdürün açıklamalarını can kulağıyla dinledikten sonra tamam dedi. “Oğlumun kaydını yaptırmak istiyorum. Yalnız sizden bir şey rica edebilir miyim?” Müdür nazik bir biçimde “elbette, buyurun ”dedi. Kadın ricasını dile getirmekte biraz endişeliydi; ama ne istediğini de bildirmek istiyordu: “Müdür bey, acaba dersleri biraz basitleştiremez misiniz?” dedi. “benim oğlum bu eğitim programını kaldıramaz, derslerin hepsini izleyemez; ama koleji de bir an önce bitirmesini istiyorum.” Müdür. Kadına dönerek, “elbette hanımefendi” dedi. “siz çocuğunuzun ne olmasını istiyorsunuz, onu söyleyin. Bildiğiniz gibi bir meşe ağacı yüz yılda yetişirken bir kabak için iki ay yeterli.”